15 Mayıs 2012 Salı

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği - Milan Kundera

Kitapçılarda raflar arasında dolaşırken gördüğümüz yahut edebiyat hocamızı esneye esneye dinlerken duyduğumuz bir isme sahip bu kitap: varolmanın dayanılmaz hafifliği.
Ne yahu bu?
Varolmanın... evet tamam. Dayanılmaz.... evet... hafifliği...
O dayanılmaz hafiflik mi varolmak?

Daha sayfaları okumaya başlamadan kitap bizi alıyor derin bir yerlere götürüyor ismiyle.

Milan Kundera 'Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'ne yarattığı karakterlerle ulaşıyor. Bu karakterlerin hepsi birbirini tamamlayan özelliklere sahipler ve onların dünyalarına ayrı ayrı girdiğimizde aslında onların birbirlerini tamamlayan puzzle parçaları olduğunu görüyoruz. 

Örneğin ana karakterlerden biri olan Doktor Tomas kadın düşkünüdür, fakat bir gün "akıntıya kapılmış sepetin içindeki bebek" gibi kapısına gelen Tereza'ya aşık olur. Aşık olur olmasına fakat hala başka kadınlarla düşüp kalkmaya devam eder, her gece Tereza'nın koynuna girse bile. Annesi yüzünden insan bedeni "gerçeğinden" soğumuş olan Tereza ise başka kadınların apış aralarını Tomas'ın saçlarından koklamaya boyun eğer. En sonunda Tomas bu sevdasından aşkı için vazgeçse de hikayenin büyük bir çoğunluğunda bu gerçekle ikisi de yüzleşirler. 

Tomas ve Tereza birbirlerini yük, sorun ve bir iç çatışma olarak görüyorlar fikrimce. Öyle ki Tereza'nın Tomas'ı sadece tek gecelik bir ilişkiyle aldatması, başka bir "bedene" gitme düşüncesine onu Tomas itmiştir. Aynı şekilde diğer kadınlardan kurtulup sadece tek bir aşka bağlanma fikrine, Tomas'ı Tereza itmiştir. Bu sorunlarında geçici çözümlere ulaştıklarında "varolmanın dayanılmaz hafifliği"ni hissetmişler, lakin daha sonra bu hafiflikle mutlu olamayıp birbirlerinin yükü altında mutlu olduklarının farkına varmışlardır.

- Ağır spoiller'lar verdim.-

Bu iki çapkın ve aşık karakterlerimiz yanında iki de figüranımız var: Franz ve Sabrina. Franz başarılı bir akademisyen, evli çocukları var. Sabina bir sanatçı ve Tomas'ın yatak arkadaşı ve en yakın dostu. Sabina ile Tomas'ın yolları ayrıldıktan sonra Franz ile Sabina'nın yolları kesişir ki bu onları apayrı dünyalara sürükler: Franz kendine Sabina'yı mutlu etmeye odaklı bir hayal dünyası kurarken Sabina her fırsatta Tomas'ı arar.

Roman her ne kadar aşka dayalı görünse de aslında o ilişkiler bize hayatın temelini gösteriyor. Hayatımızda ikili ilişkiler olmasına rağmen o ilişkilerin bizi ittiği sorularla hayatı anlamlandırmaya çalışıyoruz. Öyle ki bizim düşüncelerimiz bizden değil de daha çok karşımızdakinin tutumu, davranışı ve hayatı sonucu oluşuyor. Karakterler kendi geçmişlerini ve sevdiği insanları harmanlayıp sorular soruyor, cevaplar buluyorlar. 

Varolmanın dayanılmaz hafifliğine ise bu şekilde ulaşıyor(uz)lar belki. Bu yük onlara inanılmaz bir hafiflik veriyor, yaşadıklarını hissettiyor. 

Bitirmeden ekleyeceğim son bir nokta ise çoğu edebiyat eseri gibi Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği'nin de tarihten etkilenmeden geçmediğidir. Çek Cumhuriyeti'nin Rus komunizmiyle verdiği savaş, halkın değişimi ve neye yönelmek istedikleri karakterler aracılığıyla ulaştırılmış bize. Toplum kitaba baya baya yansımış.

Eğer adı sizi -hala- cezbediyorsa gidin alın okuyun. Aşk hikayeleri kitabı okunur kılıyor, felsefi düşünceler alıp götürüyor.

İyi okumalar efenim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder