21 Ağustos 2012 Salı

Charles Bukowski - Ekmek Arası

Yerlatı edebiyatının, yazının "klas adamlarından" nefret eden kült ismi Charles Bukowski.
Gençlik yıllarını, çocukluğunu ve aile hayatını kalme aldığı "Ekmek Arası" adlı biyografik romanında karşımıza yine "Henry Chinaski" olarak çıkıyor. Hank takma adıyla çevresinde tanınan bu kendini toplumdan dışlayan kahramanımız Bukowski'nin ta kendisi.

Roman Bukowski'nin tarzının dışına çıkmadan yazılmış. Kısa ve net cümleler. Berraklık akıcılık mevcut. Kendi tanımıyla "gerçekliği yazmak için kullanılan o uzuuun betimlemelerden" uzak, bunun yanı sıra araya serpiştirilen argo kelimeler o ağdalı edebiyattan koparmış kitabı, yerine savaş zamanı yoksul ailelerin gerçekte nasıl bir dil kullandıklarını ve ne biçimde yaşadıklarını gözler önüne sermiş.

Bukowski'nin sevdiğim yanlarından biri de bu zaten. Her kayıp olduğum döneme rast geldi okuduğum kitapları ve her seferinde de sorunun insanın kendisinde değil de karşısındakinde olduğunu gösterdi bana, karşısındakinin davranışları bireyin bakışını ve davranışlarını etkiliyor. Bu nedenledir ki Bukowski etrafında kendisine dayılananlara karşı bir siper edinip kendine "sert" bir imaj oluşturup onlardan uzaklaşıyor; babasının "banyo dayaklarından" ve üvey evlat muamelesinden ötürü nefret ediyor ondan.

Kadınlara olan özel ilgisine de değinmeden geçemem. Bukowski, ergenlik çağındaki hormon değişikliklerini bütün berraklığıyla kaleme dökmüş. Öyle ki çocukluk yıllarında tek sevdası "top" iken, ortaokul yıllarına gelince birden ilgi alanına kadınlar ve seks de giriyor. Lakin onlara sadece "vücut" olarak yaklaşıyor; duygusal bağlamda tek sevdiği insan, ergenliği yüzünden oluşan çıbanlarını tedavi eden hemşire.

Ekmek Arası, gelişmesi pek gözler önünde olmayan, sürüklemeyen ama meraklandıran bir roman. Hikayenin son bulduğu nokta bana ayrı bir önemli geldi: Çocukluğundan bu yana kavgaya, dövüşe "ispat" için meraklı olan Bukowski girdiği bir oyun salonunda küçük bir çocukla son parasını verip de "dövüş oyunu" oynar. Bana göre bu, Bukowski'nin kendi çocukluğunu terk ettiği, çocukluğunun onu hayatta alt ettiği noktadır çünkü oyunda hep küçük çocuk kazanır.

Bir Alman olarak Amerika'da Nazi zamanında yetişen Bukowski'nin bir psikolog gibi çocukluğuna indiği roman.

İyi okumalar efenim.

Ve yıldızıııım: